________GERDÜŞ__________

Bazen nasıl da düşüyor gerçekler düşe.... Hani her fırsatta gittiğim o yer var ya ; herkese anlattığım, orayı hep seninle düşünüp , düşledim .

Beyaz ve siyahı , tehlike ve güveni aynı anda duyumsadığım ilk ve sonbaharı birlikte yaşadığım o yer ... İlk tutkumdu orası benim , ikincisi ise ; SEN! Yeşil kırlardan mavi sulara uzanan o iskeledeki yürüyüşün , gözlerimin önünde. Tahtanın gıcırtısını bile duyuyorum . Birlikte hiç sıkılmadan , baştan sona , defalarca yürürdük iskeleyi . Yosunların hareketini izler , balıkların gün ışığındaki pırıltısına tutulurduk ; gümüşten. Sonra büyük kırın en ulu , en gözde ağacının gölgesine uzanırdık. Uzun dallarına bakardık ağacın kollarına...Güvenle dolup sarılırdık birbirimize sıkıca. Sonbaharda dökülen yapraklarla oynadığımız oyunu hatırlar mısın? Nefesimiz yettiğince havada tutar yaprakları , inat eder , düşmelerine izin vermezdik. Sonra yorulur , yarım saat uzaklıktaki balıkçı kulübesine saatlerce yürür yürürdük... Sen yolda durmadan bireyler anlatır , kimi zaman güler , kimi zaman öfkelenirdin. Bense hep garip bir buruklukla dinlerdim anlattıklarını. Çünkü hiç çiçek toplayıp vermedin bana ,hiç aklına gelmedi. Yıllardır o yolu yürürken neden buruk olduğumu bile , bilmezsin. (Bense yıllardır kopardığım bir çiçeği koyuyorum bir defterin arasına . Senin bana vermediğin bir çiçeği haberinin bile olmadığı o defterin arasına....)

Uzun yürüyüşten sonra kulübeye varır , eğer kışsa kahve ısmarlardık. Her zaman acı, hüzünlü bir kokusu olurdu kahvenin ve genelde süt bulunmazdı. Yeteri kadar sıcak ta olmazdı kahve. Ben senin gülüşünle ısıtırdım kahveyi, sonra gözlerini atar karıştırırdım .Sen benim payıma verilmiş şekerleri de kullanırdın oysa hiçbir zaman yeteri kadar tatlı bulmadın kahveyi . Benimse tatlıdan genzim yanar içim bayılırdı . Eğer yazsa ekşi limonata getirirlerdi. Ben yine tatlı içerdim sense hep ekşi...

Sonra biraz yürür , kayalara gider en yüksek , en sert ve en gri olanına oturur güneşi izlerdik.( Sen EN’lere bense sana tutkundum o sıralar...)

Ne güzeldi güneşi senin omzunda , senin omzundan batırmak ; soğuk kayanın üzerinde hayal kurmak... Ama hiçbir zaman anlatmadın bana hayallerini. Sadece gözlerini ilerideki tepeye çevirip, öylece bakardın hayal kurarken ve gülümserdin kendi kendine._beni düşüncelerinden uzak tuttuğundan emin ve mutlu bir şekilde_

Oysa sen hep benim düşümdeydin. Söyledim ya nasıl karışıyor , siyahla beyaz, yalanla gerçek, yaşamla düş birbirine. Bir oluyor , tek oluyor , ötekini siliyor , düş oluyor , gerçek oluyor ,

GERDÜŞ oluyor.

HİÇ GERÇEĞİ DÜŞÜNDÜN MÜ?

PEKİ ; DÜŞLEDİN Mİ GERÇEĞİ??

Sahi seninle o bahsettiğim yere , hiç gitmedik değil

mi???

J L

CEREN GÖKÇİN